Maddi duran varlıkların satışının gelir veya zarar olarak kabul edilmediği durumlar
Maddi duran varlıkların satışının gelir veya zarar olarak kabul edilmediği durumlar

Vergi Kanunu’nun 143. maddesine göre, varlıkların maliyetine; bunların satın alınması, getirilmesi, üretilmesi, inşa edilmesi, kurulması ve monte edilmesi için yapılan harcamalar ile vergi mükellefinin gelirden düşme hakkına sahip olduğu giderler ve maddi duran varlıkların yeniden değerlemesinden kaynaklanan artış (yeniden değerleme sonucu oluşan pozitif fark) hariç olmak üzere, varlıkların değerini artıran diğer harcamalar dâhil edilir.
Peki, bu durumda elde edilen tutarlar hangi şekilde vergilendirilir? Bu soruya uzman Mahmud Abasguliyev açıklık getiriyor.
Vergi Kanunu’nun 142.1 ve 142.2. maddelerine baktığımızda, 142.1. maddeye göre, varlıkların devrinden elde edilen gelir; bu varlıkların devrinden sağlanan tutar ile Vergi Kanunu’nun 143. maddesine uygun olarak belirlenen değeri arasındaki pozitif farktır. Varlıklarını karşılıksız veya indirimli fiyatla devreden kişinin geliri ise, devredilen varlığın piyasa değeri ile 143. maddeye uygun olarak belirlenen değeri arasındaki farktan ibarettir.
142.2. maddede ise, varlıkların devrinden doğan zarar; elde edilen tutar ile 143. maddeye göre belirlenen değer arasındaki fark olarak tanımlanmıştır. Kanunun 114.7. maddesine göre, eğer elde edilen tutar, varlığın kalan (defter) değerinden fazlaysa, aradaki fark gelir olarak kabul edilir.
Örnek 1: “AA” Ltd. şirketinin bilançosunda yer alan torna tezgâhının bilgileri şöyledir:
İlk maliyet: 17.000 manat
Birikmiş amortisman: 6.000 manat
Kalan (defter) değeri: 11.000 manat
Şirket torna tezgâhını 13.000 manata satıyor. Bu durumda vergilendirilebilir gelir 2.000 manat (13.000 – 11.000) olacaktır.
Kanunun 114.9. maddesine göre, eğer satış bedeli varlığın kalan değerinden düşükse, fark gelirden düşülür.
Örnek 2: Aynı tezgâh 9.000 manata satıldığında, mükellef 2.000 manat zarar etmiş olur. Ancak kendi fonlarıyla alınan tezgâhın kalan değeri, gelirden gider olarak düşülerek sıfırlanır. Elbette, varlığın maliyetinden düşük fiyata satılmasının birçok nedeni olabilir. Önemli olan, mükellefin piyasa değerinden düşük satış yapmak zorunda kaldığını kanıtlamasıdır.
Peki, hangi durumda tezgâhın satışı gelir veya zarar olarak kabul edilmez? Bunun için Vergi Kanunu’nun 144.1.3. maddesine bakmak gerekir. Maddeye göre, bir varlık yok edildiğinde, elden çıkarıldığında veya sahibinin kontrolü dışında kaybedildiğinde ve aynı türde bir varlığa yeniden yatırım yapılırsa, bu satış gelir veya zarar olarak değerlendirilmez.
Örnek 3: “AA” Ltd. şirketi torna tezgâhını 13.000 manata satıyor ve bu tutarı aynı türde yeni bir tezgâha yatırıyor. Şirket 11.000 manatı gider olarak düşecek, kalan 2.000 manatlık fark ise yeni tezgâha yatırım olarak eklenecek ve vergilendirilebilir gelir sayılmayacaktır.
Ayrıca, Vergi Kanunu’nun 115. maddesine göre, tamir sınırı dikkate alınmadan, bu 2.000 manat doğrudan yeni tezgâhın değerine eklenir ve kalan değerini artırır.

Vergi Kanunu’nun 143. maddesine göre, varlıkların maliyetine; bunların satın alınması, getirilmesi, üretilmesi, inşa edilmesi, kurulması ve monte edilmesi için yapılan harcamalar ile vergi mükellefinin gelirden düşme hakkına sahip olduğu giderler ve maddi duran varlıkların yeniden değerlemesinden kaynaklanan artış (yeniden değerleme sonucu oluşan pozitif fark) hariç olmak üzere, varlıkların değerini artıran diğer harcamalar dâhil edilir.
Peki, bu durumda elde edilen tutarlar hangi şekilde vergilendirilir? Bu soruya uzman Mahmud Abasguliyev açıklık getiriyor.
Vergi Kanunu’nun 142.1 ve 142.2. maddelerine baktığımızda, 142.1. maddeye göre, varlıkların devrinden elde edilen gelir; bu varlıkların devrinden sağlanan tutar ile Vergi Kanunu’nun 143. maddesine uygun olarak belirlenen değeri arasındaki pozitif farktır. Varlıklarını karşılıksız veya indirimli fiyatla devreden kişinin geliri ise, devredilen varlığın piyasa değeri ile 143. maddeye uygun olarak belirlenen değeri arasındaki farktan ibarettir.
142.2. maddede ise, varlıkların devrinden doğan zarar; elde edilen tutar ile 143. maddeye göre belirlenen değer arasındaki fark olarak tanımlanmıştır. Kanunun 114.7. maddesine göre, eğer elde edilen tutar, varlığın kalan (defter) değerinden fazlaysa, aradaki fark gelir olarak kabul edilir.
Örnek 1: “AA” Ltd. şirketinin bilançosunda yer alan torna tezgâhının bilgileri şöyledir:
İlk maliyet: 17.000 manat
Birikmiş amortisman: 6.000 manat
Kalan (defter) değeri: 11.000 manat
Şirket torna tezgâhını 13.000 manata satıyor. Bu durumda vergilendirilebilir gelir 2.000 manat (13.000 – 11.000) olacaktır.
Kanunun 114.9. maddesine göre, eğer satış bedeli varlığın kalan değerinden düşükse, fark gelirden düşülür.
Örnek 2: Aynı tezgâh 9.000 manata satıldığında, mükellef 2.000 manat zarar etmiş olur. Ancak kendi fonlarıyla alınan tezgâhın kalan değeri, gelirden gider olarak düşülerek sıfırlanır. Elbette, varlığın maliyetinden düşük fiyata satılmasının birçok nedeni olabilir. Önemli olan, mükellefin piyasa değerinden düşük satış yapmak zorunda kaldığını kanıtlamasıdır.
Peki, hangi durumda tezgâhın satışı gelir veya zarar olarak kabul edilmez? Bunun için Vergi Kanunu’nun 144.1.3. maddesine bakmak gerekir. Maddeye göre, bir varlık yok edildiğinde, elden çıkarıldığında veya sahibinin kontrolü dışında kaybedildiğinde ve aynı türde bir varlığa yeniden yatırım yapılırsa, bu satış gelir veya zarar olarak değerlendirilmez.
Örnek 3: “AA” Ltd. şirketi torna tezgâhını 13.000 manata satıyor ve bu tutarı aynı türde yeni bir tezgâha yatırıyor. Şirket 11.000 manatı gider olarak düşecek, kalan 2.000 manatlık fark ise yeni tezgâha yatırım olarak eklenecek ve vergilendirilebilir gelir sayılmayacaktır.
Ayrıca, Vergi Kanunu’nun 115. maddesine göre, tamir sınırı dikkate alınmadan, bu 2.000 manat doğrudan yeni tezgâhın değerine eklenir ve kalan değerini artırır.


