Barter sözleşmelerinde vergi riskleri: yaygın hatalar
Barter sözleşmelerinde vergi riskleri: yaygın hatalar

Barter, yani mal ve hizmetlerin para ödemesi olmaksızın karşılıklı değişim esasına göre sunulması, özellikle likidite sorunlarının yaşandığı dönemlerde iş dünyasında yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Ancak bazı durumlarda girişimciler bu işlemlere “para yoksa vergi de yoktur” anlayışıyla yaklaşmaktadır. Oysa vergi mevzuatına göre, diğer satış işlemlerinde olduğu gibi barter işlemleri de vergi yükümlülüğü doğurur. Peki bu durumda şirketin hangi vergi yükümlülükleri ortaya çıkar? Barter işlemlerinin muhasebeleştirilmesi nasıl yapılır? Bu sorulara Nurlan Mustafayev açıklık getiriyor.
Barter işlemleri, katma değer vergisi (KDV), kurumlar vergisi ve transfer fiyatlandırması açısından en fazla risk barındıran alanlardan biridir. Bu nedenle barter işlemlerinin doğru şekilde muhasebeleştirilmesi ve belgelenmesi, vergi risklerinin önlenmesi açısından büyük önem taşır. Bu kapsamda, şirketlerin bu alanda en sık yaptığı hataları ve bu hataların doğurduğu vergi risklerini açıklamaya çalışacağız.
1. Barter işleminin satış olarak kabul edilmemesi
Birçok şirket barter işlemini yalnızca bir “mal değişimi” olarak görmekte ve satış işlemi olarak değerlendirmemektedir. Oysa Vergi Kanunu’nun 67.13’üncü maddesine göre, vergilendirme amaçları bakımından barter işlemleri malların (işlerin, hizmetlerin) piyasa fiyatları üzerinden satışı olarak kabul edilir. Başka bir ifadeyle, barter de vergilendirilebilir bir işlemdir. Bu durumda:
- Gelir vergisi veya kurumlar vergisi açısından gelir hesaplanır;
- KDV açısından ciro oluşur.
Bu hususun dikkate alınmaması, ek vergi, gecikme faizi ve cezalara yol açabilir.
2. Değiş tokuş edilen mal ve hizmetlerin değerinin yapay olarak düşük gösterilmesi
Barter işlemlerinde şirketler çoğu zaman vergi yükünü azaltmak amacıyla kendi ürünlerinin değerini düşük göstermeye çalışır. Ancak mevzuat, barter işlemlerinde piyasa fiyatlarının esas alınmasını zorunlu kılar. Fiyatın yapay şekilde düşürülmesi transfer fiyatlandırması ihlali olarak değerlendirilir.
Vergi Kanunu’nun 67.13’üncü maddesine göre, barter işlemine ilişkin elektronik faturada gösterilen tutarın düşük olması halinde, vergi idaresi vergilendirme unsurlarını piyasa fiyatlarını dikkate alarak düzeltir, vergi tutarını yeniden hesaplar ve mevzuatta öngörülen yaptırımları uygular. Bu gibi durumlarda vergi idaresi fiyatı kendisi belirleyerek ek vergi tahakkuk ettirir.
3. Barter işlemlerinde KDV yükümlülüğünün doğduğu anın yanlış belirlenmesi
Barter işlemlerinde şirketlerin KDV açısından yaptığı en ciddi hatalardan biri, yükümlülüğün doğduğu zamanın yanlış belirlenmesidir. Vergi Kanunu’nun 166.1.4’üncü maddesine göre, ödemenin ayni şekilde yapılması veya barter yoluyla gerçekleştirilmesi halinde, varlıkların elde edildiği (barter edildiği) tarih vergilendirilebilir işlemin gerçekleştiği zaman olarak kabul edilir. Birçok şirket hesaplaşmayı sözleşme tarihinde değil, teslim gerçekleştikten sonra yapmaktadır.
Aşağıdaki durumlardan hangisi daha önce gerçekleşirse, KDV yükümlülüğü o anda doğar:
- malın teslim edilmesi / hizmetin sunulması;
- teslim-tesellüm tutanağının düzenlenmesi;
- elektronik faturanın düzenlenmesi.
KDV’nin zamanında hesaplanmaması ise ciddi mali kayıplara ve cezalara neden olur.
4. Elektronik fatura düzenlenmemesi
Barter işlemlerinde elektronik fatura düzenlenmesi zorunludur. Bazı girişimciler, para ödemesi olmadığı için faturaya gerek olmadığını düşünmektedir. Ancak Vergi Kanunu’nun 159.4’üncü maddesine göre, vergi mükellefinin bedelli veya bedelsiz olarak çalışanlarına veya üçüncü kişilere mal teslim etmesi, iş yapması veya hizmet sunması ile barter işlemleri vergilendirilebilir işlem sayılır.
Aslında her iki taraf da sunduğu mallar için elektronik fatura düzenlemeli ve aldığı mallar için e-fatura kabul etmelidir. Faturanın olmaması, işlemin tanınmaması ve vergi riskinin artması anlamına gelir.
5. Barter sözleşmesinde şartların eksik belirtilmesi
- Yaygın eksiklikler şunlardır:
- malların miktarı ve kalitesi açıkça belirtilmemesi;
- tarafların yükümlülüklerini yerine getirme tarihlerinin gösterilmemesi;
- bedelin belirtilmemesi veya piyasa fiyatlarına uygun olmaması.
Bu durumlarda vergi idaresi belgeleri geçersiz sayabilir ve ciroyu piyasa fiyatlarına göre kendisi belirleyebilir.
6. Muhasebe kayıtlarında gelir ve giderlerin yanlış tanınması
Bazı şirketler barter gelirlerini maddi olmayan işlem olarak muhasebeleştirir ve bu durum kâr göstergelerinin yanlış yansıtılmasına neden olur.
Doğru muhasebe ilkeleri:
- alınan mal ve hizmetin değeri gelir olarak kaydedilmelidir;
- verilen mal ve hizmetin değeri gider olarak tanınmalıdır.
Örnek 1: Bir şirketin 7.000 manat tutarında barter hizmeti aldığını varsayalım. Ancak sözleşmede bedel belirtilmediği için vergi idaresi bu gideri kabul etmez. Sonuç olarak, vergi incelemesi sırasında şirketin kârı 7.000 manat artırılır ve 1.400 manat ek vergi hesaplanır.
7. Kısmi barter işlemlerine (para + mal) yanlış yaklaşım
Bazı sözleşmeler tam barter niteliği taşımamakta, yani hem mal hem de para ödemesi içermektedir. Şirketler çoğu zaman parasal olmayan kısmı kayıtlara almamaktadır. Mevzuata göre, işlemin barter kısmı muhasebede ayrı bir ciro olarak, para ile yapılan ödeme kısmı ise ayrı bir satış olarak gösterilmelidir.
Örnek 2: “A” şirketi, “B” şirketine 10.000 manat tutarında hizmet sunmuştur. Anlaşmaya göre “B” şirketi 6.000 manat tutarında mal verecek (barter), kalan 4.000 manatı ise nakitsiz ödeme yoluyla ödeyecektir. Bu işlem kısmi barter işlemi sayılır.
Son olarak belirtmek gerekir ki, barter işlemleri şirketler açısından likidite bakımından faydalı bir mekanizma olmakla birlikte, vergi açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Başlıca riskler; fiyatların çarpıtılması, belgelendirme eksiklikleri, KDV yükümlülüğünün yanlış belirlenmesi ve muhasebe hatalarıdır. Bu nedenle her barter işlemi, normal bir satış işlemi gibi titizlikle belgelenmeli, piyasa fiyatları esas alınarak değerlenmeli ve zamanında vergi kayıtlarına alınmalıdır.

Barter, yani mal ve hizmetlerin para ödemesi olmaksızın karşılıklı değişim esasına göre sunulması, özellikle likidite sorunlarının yaşandığı dönemlerde iş dünyasında yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Ancak bazı durumlarda girişimciler bu işlemlere “para yoksa vergi de yoktur” anlayışıyla yaklaşmaktadır. Oysa vergi mevzuatına göre, diğer satış işlemlerinde olduğu gibi barter işlemleri de vergi yükümlülüğü doğurur. Peki bu durumda şirketin hangi vergi yükümlülükleri ortaya çıkar? Barter işlemlerinin muhasebeleştirilmesi nasıl yapılır? Bu sorulara Nurlan Mustafayev açıklık getiriyor.
Barter işlemleri, katma değer vergisi (KDV), kurumlar vergisi ve transfer fiyatlandırması açısından en fazla risk barındıran alanlardan biridir. Bu nedenle barter işlemlerinin doğru şekilde muhasebeleştirilmesi ve belgelenmesi, vergi risklerinin önlenmesi açısından büyük önem taşır. Bu kapsamda, şirketlerin bu alanda en sık yaptığı hataları ve bu hataların doğurduğu vergi risklerini açıklamaya çalışacağız.
1. Barter işleminin satış olarak kabul edilmemesi
Birçok şirket barter işlemini yalnızca bir “mal değişimi” olarak görmekte ve satış işlemi olarak değerlendirmemektedir. Oysa Vergi Kanunu’nun 67.13’üncü maddesine göre, vergilendirme amaçları bakımından barter işlemleri malların (işlerin, hizmetlerin) piyasa fiyatları üzerinden satışı olarak kabul edilir. Başka bir ifadeyle, barter de vergilendirilebilir bir işlemdir. Bu durumda:
- Gelir vergisi veya kurumlar vergisi açısından gelir hesaplanır;
- KDV açısından ciro oluşur.
Bu hususun dikkate alınmaması, ek vergi, gecikme faizi ve cezalara yol açabilir.
2. Değiş tokuş edilen mal ve hizmetlerin değerinin yapay olarak düşük gösterilmesi
Barter işlemlerinde şirketler çoğu zaman vergi yükünü azaltmak amacıyla kendi ürünlerinin değerini düşük göstermeye çalışır. Ancak mevzuat, barter işlemlerinde piyasa fiyatlarının esas alınmasını zorunlu kılar. Fiyatın yapay şekilde düşürülmesi transfer fiyatlandırması ihlali olarak değerlendirilir.
Vergi Kanunu’nun 67.13’üncü maddesine göre, barter işlemine ilişkin elektronik faturada gösterilen tutarın düşük olması halinde, vergi idaresi vergilendirme unsurlarını piyasa fiyatlarını dikkate alarak düzeltir, vergi tutarını yeniden hesaplar ve mevzuatta öngörülen yaptırımları uygular. Bu gibi durumlarda vergi idaresi fiyatı kendisi belirleyerek ek vergi tahakkuk ettirir.
3. Barter işlemlerinde KDV yükümlülüğünün doğduğu anın yanlış belirlenmesi
Barter işlemlerinde şirketlerin KDV açısından yaptığı en ciddi hatalardan biri, yükümlülüğün doğduğu zamanın yanlış belirlenmesidir. Vergi Kanunu’nun 166.1.4’üncü maddesine göre, ödemenin ayni şekilde yapılması veya barter yoluyla gerçekleştirilmesi halinde, varlıkların elde edildiği (barter edildiği) tarih vergilendirilebilir işlemin gerçekleştiği zaman olarak kabul edilir. Birçok şirket hesaplaşmayı sözleşme tarihinde değil, teslim gerçekleştikten sonra yapmaktadır.
Aşağıdaki durumlardan hangisi daha önce gerçekleşirse, KDV yükümlülüğü o anda doğar:
- malın teslim edilmesi / hizmetin sunulması;
- teslim-tesellüm tutanağının düzenlenmesi;
- elektronik faturanın düzenlenmesi.
KDV’nin zamanında hesaplanmaması ise ciddi mali kayıplara ve cezalara neden olur.
4. Elektronik fatura düzenlenmemesi
Barter işlemlerinde elektronik fatura düzenlenmesi zorunludur. Bazı girişimciler, para ödemesi olmadığı için faturaya gerek olmadığını düşünmektedir. Ancak Vergi Kanunu’nun 159.4’üncü maddesine göre, vergi mükellefinin bedelli veya bedelsiz olarak çalışanlarına veya üçüncü kişilere mal teslim etmesi, iş yapması veya hizmet sunması ile barter işlemleri vergilendirilebilir işlem sayılır.
Aslında her iki taraf da sunduğu mallar için elektronik fatura düzenlemeli ve aldığı mallar için e-fatura kabul etmelidir. Faturanın olmaması, işlemin tanınmaması ve vergi riskinin artması anlamına gelir.
5. Barter sözleşmesinde şartların eksik belirtilmesi
- Yaygın eksiklikler şunlardır:
- malların miktarı ve kalitesi açıkça belirtilmemesi;
- tarafların yükümlülüklerini yerine getirme tarihlerinin gösterilmemesi;
- bedelin belirtilmemesi veya piyasa fiyatlarına uygun olmaması.
Bu durumlarda vergi idaresi belgeleri geçersiz sayabilir ve ciroyu piyasa fiyatlarına göre kendisi belirleyebilir.
6. Muhasebe kayıtlarında gelir ve giderlerin yanlış tanınması
Bazı şirketler barter gelirlerini maddi olmayan işlem olarak muhasebeleştirir ve bu durum kâr göstergelerinin yanlış yansıtılmasına neden olur.
Doğru muhasebe ilkeleri:
- alınan mal ve hizmetin değeri gelir olarak kaydedilmelidir;
- verilen mal ve hizmetin değeri gider olarak tanınmalıdır.
Örnek 1: Bir şirketin 7.000 manat tutarında barter hizmeti aldığını varsayalım. Ancak sözleşmede bedel belirtilmediği için vergi idaresi bu gideri kabul etmez. Sonuç olarak, vergi incelemesi sırasında şirketin kârı 7.000 manat artırılır ve 1.400 manat ek vergi hesaplanır.
7. Kısmi barter işlemlerine (para + mal) yanlış yaklaşım
Bazı sözleşmeler tam barter niteliği taşımamakta, yani hem mal hem de para ödemesi içermektedir. Şirketler çoğu zaman parasal olmayan kısmı kayıtlara almamaktadır. Mevzuata göre, işlemin barter kısmı muhasebede ayrı bir ciro olarak, para ile yapılan ödeme kısmı ise ayrı bir satış olarak gösterilmelidir.
Örnek 2: “A” şirketi, “B” şirketine 10.000 manat tutarında hizmet sunmuştur. Anlaşmaya göre “B” şirketi 6.000 manat tutarında mal verecek (barter), kalan 4.000 manatı ise nakitsiz ödeme yoluyla ödeyecektir. Bu işlem kısmi barter işlemi sayılır.
Son olarak belirtmek gerekir ki, barter işlemleri şirketler açısından likidite bakımından faydalı bir mekanizma olmakla birlikte, vergi açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Başlıca riskler; fiyatların çarpıtılması, belgelendirme eksiklikleri, KDV yükümlülüğünün yanlış belirlenmesi ve muhasebe hatalarıdır. Bu nedenle her barter işlemi, normal bir satış işlemi gibi titizlikle belgelenmeli, piyasa fiyatları esas alınarak değerlenmeli ve zamanında vergi kayıtlarına alınmalıdır.


